Hotaru no Haka (1988) AKA Grave of the Fireflies

Ne zaman izlesem burun diregi sizlamasi ve akabinde seri halde inen gozyaslarima engel olamiyorum. 
Studio Ghibli projelerinden bir tanesi olan filmimiz, Akiyuki Nosaka'nın otobiyografik romanindan uyarlanmis. 2. Dunya Savasi sirasinda aclik sebebiyle kiz kardesini kaybeden Nosaka'nin hayatini ufak degisikliklerle anlatiyor. Kobe sehrine duzenlenen bombali saldiri sonucunda annelerini kaybeden 12 yasindaki Seita ve onun 4 yasindaki kiz kardesi Setsuko, teyzelerinin yaninda kalmaya baslarlar. Kitlik doneminde yiyecek stoklarinin hizla azalmasi ve tavirlari degisen teyzelerinin kotu muamelesine maruz kalan kardesler, evden kacmaya karar verir. Seita ve kiz kardesi, sehrin disindaki eski bir siginaga yerlesir ve kendilerine bakmaya calisirlar. Tarlalardan yiyecek calip bombalama esnasinda evleri yagmalarlar ancak bir sure sonra yiyecek bulmak da zorlasir ve Seita kiz kardesini acliktan kaybeder. Kullerini seker kutusuna koyup babasinin fotografiyla birlikte olene kadar yaninda tasir. Tum bu acikli senaryoyu sindirmeye calisirken bir de fon muzigi devreye girdiginde gozyaslarim suzuluveriyor. Iste ben de boyle bir kisiyim, elden ne gelir.
Seita ve Setsuko eski savas siginaginda yasamaya calisirlarken topladiklari ates boceklerini aksam siginagi aydinlatmak icin kullanirlar. Ertesi gun olen ates bocekleri icin mezar kazarlar. Filmin adi, Ates Boceklerinin Mezari, saniyoruz ki buradan geliyor. Satsuko'nun "Neden ates bocekleri bu kadar cabuk oluyor?" sorusuyla burnumuz sizliyor, gozlerimiz doluyor ve artik koyveriyoruz gidiyor gozyaslarimizi. 
Sindirmesi zor bir film. Cok ciddiye aldim bu konuyu, mutlaka izleyin memedaliler.

Neko no Ongaeshi (2002) AKA The Cat Returns

Genç, güzel ve biraz da dağınık kızımız Haru, bir gün bir kediyi aracın altında kalmaktan kurtarır ve o günü izleyen gecede kurtardığı kedinin aslında kedi krallığının prensi olduğunu öğrenir. İstemesi durumunda kedi krallığında prensin eşi, bir prenses olarak hayatına devam etme şansı kendisine teklif edildiğinde kararsız kalır ve bunun üzerine kedi krallığında hayatın nasıl olduğunu görmesi için bizzat kral tarafından ülkeye davet edilir. Kedi olmanın getirdiği sorumsuzluk ve insan olmanın yüklediği sorumluluklar üzerinde kararsızlık yaşayan Haru, sonunda ne olmak istediğine karar verir ve ertesi gün bambaşka bir genç kız olarak uyanır.
Whisper of the Heart'dan hatırladığımız antikacıdaki kedi heykeli'nin (Baron) bu hikayenin ana karakterlerinden biri olması, hikayeyi oldukça ilginç kılıyor. 
20 milyon dolarlık bütçesini, yakaladığı box office başarısı ile neredeyse üçe katlayan The Cat Returns'e Miyazaki eli değmemiş ama yine de hikayenin taşıdığı fantastik boyut ve derin hayal gücü izleyiciyi ekrana kilitlemeye yetiyor. Haru'yu seslendiren kızımızın dublaj yeteneği haricinde bir sorun bulamadım. 

Buyurunuz gelsin linkler;

Mimi wo Sumaseba (1995) AKA Whisper of the Heart

Hikaye kitaplarına tutkuyla bağlı olan Shizuku'nun, kütüphaneden aldığı bir kitapta daha önce aynı kitabı kiralayanların ismin olduğu kütüphane kartındaki bir isim ilgisini çeker. Daha önce aldığı tüm kitaplarda aynı isim vardır ve Shizuku'nun okuduğu tüm kitapları daha önce o okumuştur. Bu kişiyi keşfetmek için çıktığı yolda hem kendi sınırlarını keşfedecek hem de tertemiz bir aşka kollarını açacaktır. 
Konusundan da Miyazaki'nin senaristliğini yaptığını anladığımız, Yüreğin Sesi, o kadar masum bir hikayeyi bizlerle buluşturuyor ki bu kadar "saf" sevgiyi ancak böylesi güzel işlenmiş hikayelerde buluyor ve gözyaşlarımıza hakim olamıyoruz. 
Seyrettiği piliç çevirmelerin vitrinine ekmek banan, "amca bi sakız ayıy mısın?" diyerek sokaklarda sakız satıp, eşek yavrusu "fıstığı" zengin çocuktan korumaya çalışan masum Sezercik'in bile kadın tacizinden hapislere düştüğü MODERN dünyamıza açtığı pencere ile nefes aldırıyor, çocuk saflığını tekrar hatırlatıyor. 
Oksijen takviyeniz için gereken linkler aşağıda; 



Gojira (1954) AKA Godzilla

Tanıdık geldi değil mi? Asya sinemasının öncü gücünden hep bahsederim. Batı ancak seneleeer sonra akıllanıyor ve yüksek bütçeli taklitler üretiyor.
Dinazora benzer bedeniyle denizin ortasında uyanan dev bir canavar, sahip olduğu nükleer gücle cevre kasaba halkını ve kasabalarını ve hatta Tokyo'nun bizzat kendisini tehdit etmektedir. Aman Allah'ım, peki Japon hukumeti bu konuda ne yapacaktır? 
Elestirmenler tarafından yapılan kritiklerde, Godzilla'nın aslında 2. Dünya Savaşı'ndan büyük yaralar alan Japonya'nın başına gelen Hirosima ve Nagasaki gibi yıkıcı nükleer felaketleri simgeledigine inaniliyor.
İzlenmesi gereken onemli bir yapım. Buyurunuz o halde, gelsin linkler..






3/21/2015

Jûbê Ninpûchô (1993) AKA Ninja Scroll

Feodal Japonya zamanında efendisiz bir ninja olarak ülkeyi bir baştan diğer başa dolaşan ve para kazanmak için freelance ninjalık yapan Jubei, bir gün Tssai adlı bir yaratığın elinden dişi bir ninjayı kurtarır ve hayatı o gün değişir. Bu dişi ninja, hastalık yüzünden tamamı telef olan bir köyü araştırmaya giden Koga Ninja takımının bir üyesidir ve diğer tüm takım üyeleri Tssai yaratığının dişiye saldırdığı gece yine Tssai tarafından öldürülmüştür. Adam toplayıp intikam almak için geri donen Tssai, Jubei ile girdiği düelloyu tuhaf bir şekilde kaybeder ve sonrasında olaylar sarpa sarar. 
Bazı ülkelerde 15, bazılarındaysa 18 yaş sınırı konulan Ninja Scroll, aslında tamamıyla yetişkinlerin izleyebileceği bir içeriğe sahip. Kan, vahşet, tecavüz ve seks sahneleri sebebiyle oldukça sakıncalı olabilecek bir anime. 
Jubei Kibagami aslında bir Japon halk kahramanıdır. Animede ayrıca, kör ajan, taş golem gibi Japon mitolojisi yaratıkları da yer alıyor ve ortam da oldukça mistik. Anime severler tarafından bas tacı ediliyor olsa da, cinsel ayrımcılığa bol bol yer vermesi, siddet ve kan sahnelerinden mütevellit 2. kez izlemediğim bir yapımdır efenim. Sizler eksik kalmayın, buyurun buradan yakın..

Ninja Scroll Trailer
Ninja Scroll Online Watch ENG Dubbing
Ninja Scroll Online Izle TR Altyazılı

Evil Dead (2003)

Sevgili Sam Raimi dostları,
Aynı filmin yönetmenliğinden yapımcı koltuguna geçiş yapan Raimi, "İzleyeceğiniz en korkunç film!" mottosuyla bizleri çıkardığı yoldan elimizde kalan, ağzımızda bıraktığı küfrün acı tadı ve bir avuç baş ağrısı ne yazık ki!
İlk filmi Evil Dead orijinal konusuyla ve zamanın plastik makyaj teknikleriyle, halk özel ödülüne layık görülmüş ve saçma sapan bir gişe başarısı yakalamıştı. Ancak bu sefer, içerdiği aşırı kan, rahatsız edici boyuttaki yerli yersiz vahşet sahneleri ve "sesle korkutma" taktikleri işe yaramamış. Korkutmuyor. Aksine saygımızı kaybediyoruz. Raimi şaşırma, sabrımızı taşırma diyoruz!
Efenim konusunu yine kısaca hatırlatayım size. Beraber tatile çıkan 20'li yaşlardaki bir grup arkadaşın, kaldıkları kulübede Ölülerin Kitabı Necronomicon'u keşfetmeleriyle uyandırdıkları kötü ruhlarla olan mücadeleleri ve hayatta kalma çabaları anlatılıyor. 
Gidip de sinemada izleme gafletinde bulunmuş sadık bir Raimi taraftarı olarak, evlerinize kadar gelen linkler sayesinde izlemenize vesile olduğum için kendimi yardım meleği kibin hissediyorum. Raimi adına özürlerimi sunar, yine de linkleri bilgilerinize sunarım efenim..
P.S.: Bruce Campbell oyuncu olarak değil, yapımcı olacak mevcuttur.

Evil Dead Trailer
Evil Dead Online İzle TR Altyazılı
Evil Dead Online İzle TR Dublaj
2/07/2015

Army of Darkness (1992)

Sam Raimi, üçlemenin son filminde yine karşımıza filmin yönetmeni ve senaristi olarak çıkarken , sürpriz olarak yardımcı yönetmen koltuğunda Bruce Campbell'i görüyoruz. Amerika'da 11 milyonluk box office ve ülke dışında 10 milyonluk gişesiyle toplamda 11 milyonluk bütçesini ikiye katlamış bugüne kadar. Bruce Campbell'in canlandırdığı Ash karakteri, kötülükle mücadelede o kadar karizmatik bir pozisyondaki filmin yüzyılın kültleri arasına girmesindeki mizah ögesinin dışında yer alan en önemli sebep olduğunu düşünüyorum. 
Evil Dead 2'de bir elinde testere, diğer alinde çifteyle bıraktığımız Ash, hapsolduğu orta çağdan tek kurtuluşun kötülükle mücadele edip iblislerle olan savaşın kazanılması olduğunu anladıktan sonra içindeki deliyi serbest bırakır ve yarı kaçık yarı akıllı şeklinde iblislerle mücadeleye başlar.
İzlerken çok eğleneceğinize eminim. 
Dünyanın en kaçık korkusuna varsanız haayde bre! Gelsin linkler..


Within The Woods (1978)

Sam Raimi'nin ilk işlerinden biri olan Within The Woods, toplamda 1600 dolarlık bütçeyle, oldukça kötü şartlarda çekilmiş son derece sıradışı bir film. O kadar parasızlarmış ki Bruce Campbell'e yapılan şeytani makyajın değişik sahnelerde kullanılması gerekliliği sebebiyle Bruce birkaç gün aynı makyajla yatıp kalkmış. Çocukluklarından beri kanka olmalarının avantajı sanırım bu samimiyeti ve özveriyi de beraberinde getiriyor. Yarım saatlik bu kısa filmden pek bir şey anlamayacaksınız. Kamera sallanıyor, görüntü gidiyor, gitmezse ışıklandırma olmadığı için çok karanlık, sanki mum ışında çekilmiş. E neden zahmet ettin derseniz, Örümcek Adam'ın yönetmenliğini yapmayı başaran bir adamın ilk filmi de izlenmeli diye düşünüyorum. Vefa a dostlar.. 
Raimi, sonrasında asıl filmi olan Evil Dead'i çekmek için 150.000 dolara ihtiyacı olduğunu hesaplamış ve kapı kapı sponsor arşınlamış. Referans olarak bu filmi gösterdiği için sponsorlar pek alakadar olmamışlar ancak neticede dilenerek de olsa 90 bini toplamayı başarmış ve yeni filmi için kolları sıvamış ki sonunda  29 milyonluk gişeyle mucize gerçekleşmiş. Zafer!
Konusu, Evil Dead'e çok benziyor. Dört arkadaş (2 romantik çift) eski bir kızılderili mezarlığının üzerine yapılmış bir kulübeye piknik yapmaya giderler. Scotty ve Shelly kulübede Monopoly oynarken, Bruce ve Ellen ormana pikniğe giderler. Bruce bu alanın geçmişi hakkında sevgilisine bilgi verir. Bir ara Bruce ateş yakmak için çukur kazarken  çukurdan eski bir hançer ve dallardan yapılmış bir haç bulur. Ellen o kadar ilgilenmez ki battaniyenin üzerinde uyuyakalır. Uyandığında Bruce gitmiştir ve şeytani maceraları başlar. 
Filmde Bruce, kendisine giydirilen kostüm ve hazin makyajıyla.. Yanındaki Sam Raimi 
Sam ve Bruce ne kadar gençlermiş. İnsan hüzünleniyor. 



1/09/2015

The Grudge (2004)

Sam Raimi'nin yapımcılığını üstlendiği, Japon-Amerikan ortak yapımı The Grudge, her zamanki gibi Japon versiyonuyla favorilerimden biri olmayı sürdürüyor. Uzakdoğu filmlerinin uzun ve mistik sessizliklerini kaldıramayanlar için daha düşük beklentiyle izleyebilecekleri bir alternatif.
Amerikan bütçesinin uzakdoğu filmlerini ele geçirmesini esefle kınasak da, tüm dünyaya tanıtılması açısından hayırlı bir iş mi yapıyorlar yoksa yüzlerine mi bulaştırıyorlar anlayamıyorum, kafam karışık, sormayın. 
Buffy the Vampire Slayer dizisinden hatırladığımız Sarah Michella Gellar, filmin baş rolü olan Karen karakterine hayat veriyor. Karen, Japonya'da sosyal görev eğitimi alan bir değişim programı öğrencisidir. İşe gelmeyen bir hemşirenin yerine çalışması gerekir. Söz konusu eve girdiğinde, yaşlı bir kadın olan Emma'nın karmakarışık hale gelmiş evinde donakalmış bir vaziyette oturduğunu farkeder. Kadına yaklaşmaya çalışırken üst kattan gelen sesleri duyar ve ne olduğunu anlamak üzere yukarı çıktığında doğaüstü bir kabusla! karşılaşır. Bu evin içinde yıllar önce doğan korkunç bir uğursuzluk, evin içindeki terör zincirinin nedenidir. Karen, olayları araştırdıkça ve düğümü çözmeye yaklaştıkça bu lanetin içine çekilir. 
ABD yapımı Garez ilk film, serisinin en başarılısıdır. 10 milyon dolarlık bütçesini 187 milyonluk gişeyle kapatmış ve Sam Raimi'nin en başarılı iki projesinden biri olmuştur (bknz Spider Man serisi). İzleyiniz efenim.. 


The Gift (2000)

Annie Wilson, eşini kaybetmiş, çocuklarıyla birlikte sakin bir kasabada yaşayan, ayakları üzerinde durmaya çalışan bir kadındır ve  özel yeteneği sayesinde hayatını falcılık yaparak kazanmaktadır. Okul müdürünün nişanlısı şaibeli bir şekilde birden bire ortadan kaybolduğunda, Annie yeteneklerini konuşturur ve müdürün nişanlısının öldürüldüğünü görür. Çevresindekilerle bunu paylaşınca tüm şüpheleri üzerine çekecektir. 
Korkutmayan ancak hafiften geren, dozu iyi ayarlanmış bir film. Yönetmenliğini Sam Raimi yapmış. İki senaristten biri ise Fargo dizisinde Lorne Malvo karakterini canlandırırken izlediğimiz başarılı oyuncu Billy Bob Thornton. Annie rolünde, her filmde güzelliğine bir kez daha hayran olduğum elf kraliçesi Cate Blanchett yer alıyor. Onun hödük komşusunu ise Keanu Reeves canlandırıyor. Hödük adamın döve döve çirkinleştiremediği  eşini Hilary Swank (Boys Don't Cry filmiyle yüreğimizi dağlamıştı), fettan nişanlıyı Katie Holmes mahallenin delisini ise Giovanni Ribisi canlandırıyor. İzlememeniz için her hangi bir neden göremiyorum. Sırf bu kadar iyi bir kadroyu bir arada görebilmek adına bile izlenmeli diye düşünüyor düşünüyorum. 
Buyurunuz linkler:

The Messengers (2007)

Yönetmenliğini Hong Kong'lu Pang kardeşlerin, yapımcılığını ise Sam Raimi'nin üstlendiği filmde, yeni bir hayata başlamak için terkedilmiş bir çiftlik evine taşınan bir ailemiz var. Ailenin en küçük çocuğu konuşamıyor, ergen kızımızsa (ergen olduğundan belki) ailesiyle sorunlar yaşıyor. Bir de onlara çiftlik işlerinde yardımcı olan eli tüfekli bir kişi daha var. Ha bir de kargalar var. Bu kadro, taşınmalarının üzerinden fazla zaman geçmeden doğaüstü diyebileceğimiz olayları tecrübe etmeye başlarlar ve biz seyircilere neyin gerçek neyin hayal olduğu sorgulatılır. 
Film, Pang kardeşlerin Amerika'da çekmiş olduğu ilk film olma özelliğini taşıyor. Başrolde, Twilight serisinden hatırladığımız Kristen Steward yer alıyor. 
16 milyon dolarlık bütçesini, gösterime girdiği ilk haftada neredeyse geri kazanan filmimiz , toplamda 54 milyonlu box office ile hiç de fena olmayan bir gişe yakaladı. Sanıyorum yapımcıların rolü büyük oluyor bu gibi durumlarda. Pek çok klişeye yer verse de güzel bir izlence olur diye düşünmekteyim. 


The Messengers Trailer
The Messengers Online İzle TR Dublajlı
The Messengers Online İzle TR Altyazılı

Drag Me To Hell (2009)

Yönetmenliğini ve senaristliğini Sam Raimi yapıyor dersem sanırım nasıl bir filmle karşılaşacağınızı tahmin edersiniz. Sam Raimi'nin şeytan, kötülük, cehennem gibi ahretlik konulara nasıl da "bir tarafıyla" baktığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. 
Yükselme hırsıyla, çalıştığı bankada müdür yardımcısı olmaya çok yaklaşan Christine, ev kredisi uzmanıdır. Lada Samara görünümlü Bayan Ganush, aldığı konut kredisinin vadesini uzatmak istemektedir ve bunun için Christine'in bankasına gider. Ganush'un isteğini müdürüne sorar ve müdürü terfi etmek istiyorsa artık oyunu sert oynaması gerektiğini söyler. Bunun üzerine Christine, Ganush'un talebini reddeder. Zor durumda kalan Ganush, intikam hırsıyla yanıp tutuşur ve bankanın otoparkında Christine'ne çok güçlü bir büyü yapar. Christine'nin daha sonra başvurduğu kahin, büyüyü tersine çevirecek bir süreç başlatır. 
30 milyonluk bütçesini 91 milyon dolara çıkardığı için tuvalete memişhane denilmesine şaşırdığım kadar şaşkınım şu an, anlatamam, anlayamazsınız. 
Akıllara ziyan senaryosu ve artwork'ü ile tekrardan sinirlerimize elveda diyoruz. Good-bye nerves!

The Possession (2012)

Sam Raimi'nin yapımcılığını üstlendiği, yönetmenliğini Ole Bordenal'ın yaptığı The Possession, son dönemlerde Hasan Karacadağ'ın ha bire el attığı ancak uygulamadaki başarısızlığı sebebiyle bir türlü korku-tamayan korku filmlerinde sıkça kullandığı "cin" temasını işliyor (ki korkmamız gereken anları kamerayı sallayarak gerçekleştirmeye çalışırsa böyle olur tabi).
Başrolde Javier Bardem'e ikizi kadar benzeyen ABD'li aktör Jeffrey Dean Morgan ve The Closer dizisinde tanıyıp hayran olduğumuz, bir de üzerine en iyi aktris dalında Altın Küre ödülü alan Kyra Sedwick yer alıyor.
Eşinden yeni boşanan Clyde, küçük kızları Em'in ahşap bir kutu almasından sonra tuhaf olaylar yaşamaya başlar. Em'in aldığı kutuda meğerse Yahudi geleneklerine göre hapsedilen bir cin yaşamaktadır ve içine girdiği insanı yiyip bitirmektir tek niyeti. Söylenene göre film yaşanan gerçek bir olaydan esinlenilmiş. Brrrr!
14 milyon dolarlık bütçesini 78 milyonla noktalayan, gayet başarılı bir film. Sam Raimi deli olabilir ama başarılı bir adam kabul edelim.
Merak edenler için gelsin linkler..

The Possession Trailer
The Possession Online İzle TR Dublaj
The Possession Online İzle TR Altyazılı
The Possession Online Watch ENG Dubbing

Gin Gwai 10 (2005) AKA The Eye 10 AKA The Eye Infinity

Chong-kwai adındaki genç, Hong Kong'dan Tayland'a gelen arkadaşları Ted, May, Kofei ve April'i ağırlar ve misafirlerine yakın bir zamanda satın aldığı tırt bir kitabı gösterir. Ruh ve hayaletleri görebilmenin 10 yolunun anlatıldığı bu kitapta dikkat edilmesi gereken tek kural, oyuna başlayan kişinin sonuna kadar oyunu oynamasıdır. Oyun tamamlanmazsa sonsuza dek peşlerini bırakmayan saydam arkadaşları olacaktır. Sizin de tahmin edeceğiniz gibi oyunu tamamlamazlar ve kovalamaca başlar. 
Pang kardeşlerden beklenmeyecek ölçüde tırt bir yapım olan Eye Infinity, beklentilerimizi karşılamadığı gibi, yer yer güldürüp yer yer korku filmi anlayışımızı sorgulamamıza neden oluyor. Bazen Sam Raimi gelip ortalığı karıştırmış gibi gelse de gözlerimize inanmamız lazım. Yani öyle böyle değil, o kadar tırt ki anlatamıyorum. En fazla bir kaç Tayland hurafesi öğrenmemizi sağlayan bu yapımı izlemeliyim diyenler için buyurunuz gelsin linkler.. 





Evil Dead 2 (1987)

İlk defa çocukluğumda izlediğim serinin ikinci filmini bu hafta sonu eşimle birlikte izledik. Kah güldük kah ağladık desem yeridir. Senarist ve yönetmen Sam Raimi'nin ileride ne kadar saçmalayacağını gösteren ibretlik bir çalışma olduğunu esefle bildiririm. Gülen geyikler, vücuttan bağımsız cinayet işleyen sağ el, balçık formundaki şeytan tasviri, hareket eden şeytani ağaç kökleri ve tabi ki olmazsa olmazımız; içine şeytan kaçmış mahzen insanı. Aşağıdaki fotoğraflardan ne kadar hareketli bir film izleyeceğiniz ortada zaten. 
İlk filmin devamı niteliğinde olan serinin ikinci filmi, Ash ve sevgilisi Linda'nın ormanlık bir alanda, küçük bir kulübeye hafta sonu tatili için gitmeleriyle başlıyor. İlk filmde içler acısı bir şekilde ölen Linda'nın bu filmde farklı bir yüzle tezahür etmesi çok ilginç. Meşhur kolyesi de aynı şekilde. Ya Ash, sadece Linda isimli şahıslarla çıkıyor ve hepsine aynı kolyeyi alıyor yada Sam Raimi kafamızı karıştırmak istiyor ki bence ikincisi. 
Ash ve Linda piyano eşliğinde ilk gecelerine başlarken, kötü güçler Linda'yı kaçırır ve Ash onu arar. Ararken başına türlü felaketler gelir ve bir noktada aklını kaçıracak gibi olur. İşte tam o anda, kulübenin sahibi olan profesörün kızı, bir tamirci, sıfatsız babi co ve profesörün ortağıyla yolları kulübede kesişir. Bir de mahzendeki henriyettayı da unutmayalım. Kendisi profesörün ex olmuş eşidir. Filmde mahzendeki henriyettayı Ted Raimi canlandırmış ve filmin en başarılı şeytani karakteri olmuş. Sonra bir şekilde kötü güçleri buradan göndermek için geçiti açmayı başarırlar ancak Ash de geçitten geçerek yüzyıllar öncesine gider ve orada şeytanın ordusuyla savaşmak zorunda kalır. 
Beyaz gözler, abartılı plastik makyaj, kan (her rengi), iskelet ve şeytani her tür detay mevcuttur. Film afişinde de dediği gibi sinirlerinize hoşçakal diyin! 
Bu filmi izlettiğim için eşimden özür diliyorum. Bu acıyı sadece ben çekmeliydim. 







Yeogo goedam 4: Moksori (2005) AKA Whispering Corridors: 4 Voice AKA Voice Letter

Whispering Corridors filminin devamı (4.) niteliğinde olan film, lisede olağanüstü ses yeteneğine sahip olan Yeong-eon'un bir akşam tek başına pratik yaparken boğazının nota sayfasıyla kesilerek öldürülmesiyle başlıyor. Ertesi gün bir hayalete dönüştüğünü ve okuldan dışarı çıkamadığını farkeden Yeong-eon'u duyabilen tek kişi, okuldayken de en yakın arkadaşı olan Sun-min'dir. Sun-min, arkadaşının katilini bulmak konusunda ona yardım edecektir.
2006 yılında San Francisco Kore Film Festivalinde de gösterildi ve toplamda 3 milyonluk box office gişesiyle herkesin bu seriden ne kadar sıkıldığını kanıtladı. Testere serisi gibi ilk bölümün orijinalliği kaybolduktan sonra bir anlamı kalmıyor. Hadi bu sefer de kızın boğazını nota sayfası kessin de ölsün gibi na-yaratıcı bir senaryo, seriler hakkındaki önyargımızı pekiştiriyor. 
Eksik kalmayım, serinin bu bölümünü de izleyim diyenler için gelsin efenim. Bu arada, IMDB puanı da fena değil hani. 


1/03/2015

Koroshiya Ichi (2001) AKA Ichi The Killer

Hideo Yamamato'nun aynı isimli manga serisinden uyarlanan Ichi, kelime anlamı olarak "bir"-"one" anlamına geliyor. Takashi Miike'nin yönetmenliğini üstlendiği filmde, bol bol kan ve vahşet göreceksiniz. Hatta o kadar ki, Toronto ve Stockholm Uluslararası Film Festivalleri'nde gösterildiği tarihlerde izleyicilere kusma torbası dağıtılmış.
Çok çok özetleyecek olursam, psikolojik problemler yaşayan, sadomazoşist bir adamın, intikam için yakuza çetesi üyelerini öldürüşü diyebilirim. Ancak vahşet, sadistlik ve akla ziyan görüntüler cidden içinizi kaldırabilir. Şimdiden uyarıyorum. 
Üç ülkede gösterimi yasaklanan Ichi, şiddete getirdiği yeni vizyon sebebiyle arşivlerde yerini alması gereken bir film. Testere serisinde bile içi kalkmış bir insan olarak benim gibilere tavsiye etmiyorum ama yine de linkleri veriyorum. İyi seyirler..





Ichi The Killer Trailer
Ichi The Killer Online Izle TR Dublaj
Ichi The Killer Online Izle TR Altyazılı

IMDB Sıralaması

En Popi-ler

Ben Size Donerim

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.

- Copyright © RUHANI GERILIM -Metrominimalist- Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -